Latin Amerika Gazze’yi nasıl okuyor?

Prof. Dr. Mehmet Özkan, Latin Amerika ülkelerinin Filistin-İsrail çatışmasına yaklaşımlarındaki tarihsel süreçleri ve bugün gelinen noktada ayrışmanın sebeplerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Filistin konusu Latin Amerika’da özellikle sol eğilimli siyasi partileri ve liderleri birleştiren nadir konulardan birisidir. Hem ezilmişlerle dayanışma psikolojisi hem de anti Amerikanizm üzerinden beslenen bir yaklaşım zamanla sol siyasetin kıtada iktidara gelmesiyle beraber daha da netleşti. Fakat kıtada 7 Ekim 2023 sonrası Gazze’deki gelişmelere karşı bir nevi dağınık bir politika izlendiğini söyleyebiliriz. Kıtanın Orta Doğu’ya bakışındaki ana faktörlere ve İsrail’in Gazze’yi işgali karşısında Latin Amerika ülkelerinin nasıl bir pozisyon aldığına bakacak olursak öncelikle kıtada en büyük Yahudi nüfusuna sahip ülke Arjantindir. 20. yüzyıldan bu yana göç nedeniyle Arap dünyası dışında en fazla Filistinli nüfusa sahip ülke ise Şili’dir. Ayrıca Suriyeli, Lübnanlı ve diğer Arap ülkelerinden giden göçmenleri düşününce Latin Amerika’nın Ortadoğu’daki gelişmelere kayıtsız kalması çok zor.

3 tarihi dönem

Latin Amerika ülkelerinin Filistin meselesine bakışını tarihi olarak 3 kategoride değerlendirmek mümkündür. İlk olarak 1947-1990 döneminde Latin Amerika dış politikaları Soğuk Savaş bağlamında geliştiği için Filistin meselesine bakışları “eşit uzaklık”taydı. 1990’lardan bu yana ise uluslararası düzenin tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçişiyle birlikte Latin Amerikalı devletler yeniden yapılanma sürecinden geçtiler. 1990-2010 arası dönemde Latin Amerika ülkeleri İsrail ve Filistinle ilişkilerini normalleştirdiler ve yeni ilişkiler kurdular. Üçüncü dönem diyebileceğimiz süreç ise 2010’larda başladı.

Özellikle Aralık 2010 ile Mart 2011 arasında Filistin’in devlet olarak küresel anlamda kıtada tanınma dalgasıyla Latin Amerika’nın Filisin meselesine ilgisi uluslararası düzeyde daha görünür hale geldi. Bu durum Latin Amerika’da sol dalganın sistemsel anlamda en net yansımalarından birisiydi. Latin Amerika ve Karayipler’deki birçok ülke uzun zamandır İsrail-Filistin çatışması konusunda Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) farklı ve daha tarafsız bir tutum sergiledi ve zaman zaman Filistinlilere karşı güçlü bir dayanışma gösterdi. Örneğin, bölgedeki bazı ülkelerin hem İsrail hem de Filistin yönetimi ile diplomatik temsili ve ilişkileri varken, diğer Latin Amerika hükümetleri Filistin’in Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde UNESCO gibi kuruluşlarda gözlemci statüsüne sahip olmasına güçlü destek verdiler. Kıtada etkisini artıran sol dalga bu durumun en büyük nedenlerindendi.

7 Ekim sonrası ayrışma

7 Ekim sonrası Latin Amerikan ülkeleri Gazze’deki gelişmeler konusunda ilk başta öngörülebilir bir pozisyon aldı. Hemen hemen herkes Hamas’ın yaptığı saldırıyı kınadı veya eleştirdi. Fakat daha sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali ve yaşanan insani dram olayın boyutunu değiştirdi. Bu anlamda kıtadaki ülkeler en az 3 ayrı kategoriye ayrıldılar. Şili, Kolombiya ve Bolivya çok sert ve İsrail karşıtı bir tavır alırken Brezilya, Arjantin, Küba, Ekvador, Venezuela gibi ülkeler yaşanan terör ve şiddet olaylarını sadece kınadı ve uluslararası anlamda İsrail’e yönelik çok sert bir pozisyon almadılar. Kosta Rika, Paraguay, Panama ve Guatemala gibi ülkeler ise yaptıkları açıklamalarda Gazze’ye hiç atıf yapmazken pozisyonları itibarıyla İsrail’e destek verdi.

En sert tepki veren ülkelerden Şili’nin Devlet Başkanı Gabriel Boric, Gazze’deki gelişmeleri Filistinli sivil nüfusun toplu olarak cezalandırılması olarak görerek İsrail’in uluslararası hukukun temel normlarına saygı göstermemesini şiddetle eleştirdi. Kolombiya da benzer bir pozisyon aldı ve İsrail güvenlik güçlerinin Gazze’de sivillerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yönelik saldırısını şiddetle reddeden açıklamalar yaptı. Ayrıca Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, istişareler için Tel Aviv’deki akredite Büyükelçi Margarita Manjarrez’i geri çağırdı. Petro daha da ileri giderek sosyal medyada “Kolombiya soykırımları desteklemiyor.” açıklamasını yaptı. Bolivya ise bu ülkeler arasından en sert tepkiyi vererek kıtada İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmeye karar veren tek ülke oldu. Bolivya, yaşananları İsrail’in orantısız güç kullanması olarak görürken bunun uluslararası barışı tehdit ettiğini vurgulayan açıklamalar yaptı.

Göreceli olarak gelişmeleri kınayan ama daha yumuşak tepki veren devletlere baktığımızda Arjantin’in Hamas’ın gerçekleştirdiği ölümcül saldırıları kınadığını ve İsrail’in meşru müdafaa hakkına atıf yaptığını görüyoruz. Arjantin ayrıca Hamas’ın elinde bulunan 20’den fazla Arjantinli rehinenin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep ederek bu durumun kendisini etkilediğine atıf yaptı.

Küba, ölenlerin büyük bir kısmının çocuklardan oluştuğuna vurgu yaparak yaşananları kınadı. Ekvador Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla İsrail’in Gazze’deki bombalamalarıyla ilgili endişelerini dile getirirken İsrail’in kendisini 7 Ekim’deki Hamas saldırısına karşı savunma hakkına vurgu yaptı. Aynı şekilde Venezuela, İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarını ve ablukasını kınadığını açıkladı.

Brezilya’nın tutumu, çatışmalarda birçok insanın hayatını kaybetmesi nedeniyle Hamas ile İsrail arasındaki çatışmayı kınama yönünde oldu. İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog ile görüşen Brezilya Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula da Silva, Güney Amerika ülkesine dönmek isteyen Brezilyalıların tahliyesine verilen destek için şükranlarını dile getirdi. Brezilya ayrıca BM Güvenlik Konseyi başkanı olarak çatışmaların durdurulması, sivil halkın korunması ve Gazze Şeridi’ndeki insani durumun hafifletilmesi konularında da anlaşmalar yapılmasını istedi, fakat şu ana kadar başarılı olamadı.

Üçüncü kategoride yer alan İsrail’e destek veren ülkelere bakıldığı zaman ise Paraguay Hükümetinin İsrail’e net desteğini açıkladığını ve çatışmanın başından itibaren İsraillilerle dayanışmasını dile getirdiğini görüyoruz. Aynı şekilde Panama ve Guatemala da İsrail ile dayanışmasını ifade etti. Hatta Paraguay sembolik olarak Lopez Sarayı’nı İsrail bayrağının renkleriyle aydınlatırken, Guatemala postanesi binasının İsrail bayrağının renkleriyle aydınlatıldığı ciddi bir tören de düzenlendi.

Bunların yanı sıra kıtada Meksika ise ilginç bir şekilde çatışmalar konusunda tarafsız bir duruş sergiledi. Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador, “Taraf olmak istemiyoruz, çünkü barışçıl bir çözüm arayışında faktör olmak, çatışmanın ve savaşın daha da tırmanmasını önlemek istiyoruz.” diyerek konuyu diplomatik bir ifadeyle geçiştirdi.

El Salvador’un Filistin asıllı Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin kıtadaki en marjinal tepkiyi veren lider olduğu söylenebilir. Filistin halkının başına gelebilecek en iyi şeyin Filistin topraklarında “Hamas’ın ortadan kaybolması ve iyi insanların refaha kavuşması” olduğunu söyleyen Bukele, “Filistinlileri temsil etmediğini” ifade ederek kıtadaki ülkelerden daha farklı bir pozisyon aldı.

???????Genel olarak 7 Ekim sonrasında Latin Amerika ülkelerinin Filistin konusunda kendi içlerinde bölündüğünü vurgulamak gerekir. Devlet politikalarına bakılınca genel olarak Latin Amerika ve Karayipler 2 devletli çözümü, yani İsrail’i tanınmaya devam ederken Filistin’in de tam bir devlet olarak kabul edilmesini savunuyor. Bununla birlikte Latin solunun ikinci dalgası kıtada etkisini artırmışken Filistin konusunda eskisi kadar net ve sert bir yaklaşım sergilememesi ve ilk defa bu konuda son derece bölünmüş durumda olması oldukça ilginç bir portre çiziyor.

[Prof. Dr. Mehmet Özkan, Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi]

Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir